Wednesday, November 29, 2006

Sunday, November 26, 2006

Can Baba'ya (Can Yücel) göre de herkesin mal
beyanı böyle olmalı:

1-Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen
2-Gökyüzünde bir bulut
3-Bitlis'te beş minare
4-Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili
5-Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir
fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı
6-Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü
7-Palandökende bir palan, iki döken
8-Kastamonu'da üç kasto
9-Üç fay hattı
10-Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma
11-Dünyada mekan
12-Ahirette iman
13-Denizde kum
14-Uzayda yerçekimsizlik
15-Bir çuval gazoz kapaği
16-Bi kiprit kutusu sigara izmariti
17-On sekiz saç biti
18-Biri ingilizce 6 adet küfür
19-Yirmi tane boş naylon poşet
20-Sevenlerin kalbinde kurulmus bir taht
21-Bi sürü saç sakal, kıl,tüy,yün
22-Uç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank
24-Iki büyük taş kütlesi
25-Bir adet ağaç gölgesi
26-Üç kuş kanadı sesi
27-Bi sürü kedi köpek
28-Bi marmara denizi
29-Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci
30-Her akşam karıştırılan dört çöp bidonu
31-Çalıp çalıp kaçılan beş melodili apartman zili
32-Nakit 15 kuruş
33-Anne babadan kalma yarisi yasanmis bi ömür
YARINLAR EMEK İSTER !

Thursday, November 23, 2006

....

bu hayat iyi olanlara zulüm, iyi olanlara zor, zekasını kullananlara mutsuz, salak olanlara kolay, düşüncesizlere mutlu, anlamda kaybolanlara boktan, bodozlama gidenlere basit…eğer iyi insansan, düşünüyorsan azcık, zekanı çalıştırıyorsan, ben buradayım deyip bir şeyler üretiyorsan yok başka bir cehennem, yaşıyorsunuz işte!!!bu kadar haksızlık, bu kadar sevimsizlik, kötülük, pislik varken anca temizlere tertemizlere, kirlenmemişlere mi geçirebiliyor sözünü bu kötülükler. Eğer böyleyse ben yokum=((

Wednesday, November 22, 2006

gerzeğin saadeti

x kişisi:selam
queen of nothing:selamm
x kişisi:nasılsın
queen of nothing:ii
x:mustafayla konusuyorum
queen of nothing:=D
queen of nothing:o kiim
X:sewgılım
X:bılmıyomusun?
queen of nothing:bilmiodum
queen of nothing:hangi mustafa
queen of nothing:bizim okuldakimi
X:benım kactane sevgılım war
X: ?
queen of nothing:ne bilim ya
queen of nothing:D
X:evet bızım okuldakı
queen of nothing:)
X:melihten ayrıldım
X:bılıyosun deme
queen of nothing:hayıır
X:nasıl hayır daha cıkıyorum mu zannedıyosun?
queen of nothing:melihi bilmiodum ki
queen of nothing:ya ben nehiir
queen of nothing:D
X:P nehır kım ?
X:mustafa kım
X:pekı
X:okuldakı?
queen of nothing:şu an knuştuğun insan
X:D
X:saka yapıyorum
X:sadece
queen of nothing:D
X:mustafa benım 2.5 senelık sewgılım
X:sana solemedım mı
queen of nothing:hımm
queen of nothing:yoo
queen of nothing:ya sen mustafasın da melisin netinden mi konuşuyon
queen of nothing:kontrol amaçlı falan
X:(kırmızı yüzlü smiley=))
queen of nothing:yani ben melisle konuşmadım hiç sevgili mevzuu falan
X:napayım ya pıskopatlık ıste
X:;)
X:askerdeyım o yuzden
queen of nothing:alla allaaa
queen of nothing:ben melisin projede çalıştığı bi arkadaşıyım
queen of nothing:yani benle bu tip mevzular konuşmaz
queen of nothing:samimi deiliz
queen of nothinga:ma için rahat olsun yani
X:tmm ole olsun
queen of nothing:ama yani benim böle bişiden haberim olsa yani sevgilim bana böle bişi yapsa büyük kavga çıkar
X:yaaaaa tamam bızde kawga ederız ozaman
X:sana ıı projeler ben sıkıldım cıkıyorum

Saturday, November 18, 2006

15kasım2006
bu hayat olay kahramanı değil de yazar olmak isteyenlere koyuyor galiba.nerde yazar varsa dertli.çünkü alışmış adam yazmaya.olay kahramanlığını sevmez, o anca kendisi kahraman yaratır.sonra önüne olaylar çıkar, ne kahraman olmak işine gelir, ne de yazar olabilir.böyle bi senaryo kimin fikriydi ne saçma diye eleştirir durur sonra.yazarların ortak makus kaderi de bu olsa gerek…
15kasım 2006
birgün daha eskiyor ve ben yine kalkıyorum yatağımdan.belki bok gibi hissediyorum o gün ama yürümesi gereken bir şeyler var,dönmesi gereken çarklar, sorumluluklar…düşlerimi yorganın altında bırakıp başlıyorum hazırlanmaya.ve en son dişlerimi fırçaladıktan sonra tam kapıyı çekip çıkacakken aah diyorum gülücüğümü evde unuttum!!sonra ayakkabılarla içeri giriyorum, sessizce o güne yakışan gülücüğümü takıyorum ve başlıyorum yürümeye…yollar uzun,düşler karmaşık, düşünecek çok zaman var.düşündükçe düğüm olan, düşündükçe yoran düşler. O gülücükler yokken işler zor,anlatmak güç.anlaşılmak güç.en iyisi rol mü yapmak yani?yolunda gitmeyen ne var nehir?neyin var?nooluyo ki böylesin?sebebi ne?bunalmak mı istiyosun?bu mudur yani?olay buysa ben gülücüğümü takarım, yola çıkarım.başka yolu yok bunun. Çözüm yoksa yorum da yok bundan sonra.yorumlar bir süreliğine rafa kaldırıldı.ağlatmayın beni.gülücüğüm ıslanıyor.

Not:sormayın neyin var diye=)yok bişeyim.yazmayı seviyorum.siz de okuyun işte. Okuyun geçin.hepinizi çok seviyorum=)

Friday, November 17, 2006

HAC-PAULO COELHO

"yürekten savaş hayallerimiz uğruna verilen savaştır.gençken ve hayallerimiz yüreğimizde ilk kez tüm güçleriyle patladığında çok cesuruzdur.ama henüz nasıl savaşılacağını öğrenmemişizdir.büyük bir çaba göstererek nasıl savaşılacağını öğreniriz, ama o zaman da artık savaşa girecek cesareti kendimizde bulamayız.o yüzden kendimize yönelir ve içimizde savaşırız. kendimizin en kötü düşmanı olup çıkarız.hayallerimizin çocukça olduğunu, gerçekleştirilemeyecek kadar zor olduğunu ya da hayatı yeterince tanımamamızdan kaynaklandığını söyleriz.yürekten savaş vermekten korktuğumuz için hayallerimizi öldürürüz."
sus.gülümse.gülümse.sırıt.gülümse.gülümse.sus.sus.sus ve gülümse.bulaşmasınlar,sormasınlar.sadece gülümse.
bir iki yıl önce bir yazı yazmıştım, unutulmak bir çarşamba günü diye.ne kadar koyar insana =)cuma bile değil,sadece sıradan bir çarşamba günü unutulmak...hiç olmamışsın gibi, hiç yokmuşsun gibi.eternal sunshine of the spotless mind

Sunday, November 12, 2006

arkadaşlar yorum neyin yazmadığınız için çok teşekkür ederim.defterime yazdığım kadar rahat yazıyorum artık.(dil çıkaran sitemkar smiley=)))

STATÜLER!!!

hayatım boyunca takılmışımdır bu statü olayına.etiketler diyelim kısacası.en yakın arkadaş etiketi, dost etiketi,en yakın erkek arkadaş etiketi,sevgili etiketi, iyigün dostu etiketi, kötü gün dostu etiketi, bok püsür…insanlara statü belirlemek, onları etiketlemek benim işim değil.yapmam, sevmem.hatta hoşuma gider-di- bu özelliğim.ama hayatımın öyle bir noktasına geliyorum ki, o etiketlerden birine ihtiyaç duymaya başlıyorum. Yine bir yanlışımı yakalıyorum hayata bakışımda.aslında tek bir yanlışımın alt başlıklarından biri bu da. Evet, etiketlere ihtiyaç duymayan benim, diğerleri değil.barkodum olmadan da anlayabiliyorum deterjan mıyım yoksa orkid mi…ama insanlar etiketleriyle var oluyorlar resmen. Yani sen onlara sen benim şuyumsun demezsen, orkid taklidi yapan deterjanlar oluveriyorlar birden kendilerince.öyle ki, sen sormaya utanıyorsun “sen benim neyimsin?”diye. orkidim mi yoksa deterjanım mı?????

normal mi sence?

benimki teoride basitlik değil,ya da pratikte basitlik.dediğim şey anlamda basitlik.belki insani olarak çok zor şeyler.misal;çalışmak, para kazanmak, doğmak, ölmek, hasta olmak, sağlığını korumak vesaire.belki insanlar için pratikte zor şeyler bunlar.ama şöyle bir durup düşündüğünde, bu dünya bunun için mi var?doğmak, para kazanmak adına idealler denizi yaratmak, sonra sermayen yoksa-hem manevi hem maddi yönden- bu ideler denizinde boğulmak, veya güçlü olup kariyer yapmak, evlenmek çocuk doğurmak ve yine idealler denizine çocuklar salmak…bu mudur yani yaşamamızın amacı. Bunun için mi atmışlar bizi bu çukura da bu yüzden mi uğraşıyoruz sonrasını bilmediğimiz bir şey için??yani inançla bağdaştırmamak lazım bunu aslında.dinsizlik veya ona benzer bir şey değil benim söylediğim şey. Yani piyon muyuz, ya da kobay mıyız? Veya başkalarının hayatlarını tamamlayan figüranlar mıyız?ve hatırlamadığımız bir karede bile olsa bize sordular mı piyon olmak istiyor musun diye? Anlam da basitlikler bütünü.ihanet mesela.eğer hayat bu kadarsa, anlamı buysa ihanet de anlamda basitlerden biridir. Ve de madem ki her şey anlamda bu kadar basit, ihanet de bana koymaz açıkçası…zaten basitliğinden koyan binbir şey varken neden onlardan biri daha çok üzsün ki? Ne de olsa bunu yapan “ insan”. Anlamda basit, çelişkide komplike, pratikte zor.ama mekanizma aynı,anlam aynı…eğer değecek bir şey varsa bu hayatı yaşamaya, eğer burada biten bir oyunsa bu o da sevgidir.anlamda basit olmayan, çelişkiye düşürmeyen tek şey.tek gerçek.tek uğraşılması gereken.bu kadar basit insanlar topluluğu arasında belki karşılık bulamayacağın, ama bu basitlikler arasında bir yıldız gibi parlayacak olan tek şey sevgi.ancak böyle çare bulabiliyorum derdime. Eğer bu anlamda basitlik böylesine acınası bir şekilde kabullenilmişse, ve insanlar artık bazı şeyler hakkında bu kadar düşünmüyorsa, bu kadar bilinçsizce bazı şeyleri harcayıp sonra depresyon ilacına başlıyor ve neden diye bile sormuyorlarsa kendilerine, o zaman kocaman idealler denizimiz bile kurumuş, hayatımız sönmüş demektir.uğraştığımız şeyler yalan, sonuçlar kıyılar değil, çünkü denizimiz kurumuş, kıyılar ifadesiz, insanlar manasız, zaten nereye neden gittiklerini bilmiyorlar. Neyi niye yaptıklarını bile sormadan kendilerine, otomatiğe almışlar, hiçbir şeyi kurallarına göre oynamazken, bu hayatı aynen senaryodaki gibi oynuyorlar.sonra gelsin prozak mı yatıştırsın bizi, uyku mu koparsın bizi bu anlamsızlıktan, rüyalar mı, depresyonlar mı, aşklar mı?

Friday, November 03, 2006

????????????????????????

mutsuzum. düzeltmenin elimde olmadığı durumlardan nefret ediyorum. bu tadını çıkaramayacağım bir mutsuzluk,iç sıkıntısı. bağırsam şöyle bi OOOOOOOOFFFFF. NİYE HERŞEYİ KONTROL ETMEK ELİMDE DEĞİL????????