Wednesday, December 13, 2006

fon müziği:life is what you make it/zinoba

11eylül2006
küçük kız otogardaydı yine evine doğru yola koyulmak için...bavullarını muavine verdi, hemen otobüse bindi.sanki o an binmese o otobüse, bir daha hiç binemeyecekti.ama biliyordu ki, sadece hayallerdi güzel olan.insanlar her zaman hayalleri bozardı.küçük kızın elleri o kadar küçüktü ki, engelleyemezdi insanların hayallerini buruşturmasını. işte bu yüzden erkenden bindi o otobüse.Gözlerini kapattı ve beynindeki filmi tekrar tekrar sarıp izledi.bu sefer başrolünde olduğu o gerçek filmi izledi,izledi,izledi...zaman geçti, küçük kız denizleri geçti, şehirleri geçti ve yine geldi çöplüğüne."dınnz" diye bir sesle film durdu, kız ayağa kalktı, otobüsten indi ve bavullarını aldı.gerçeğini ardında bıraktı; yoluna koyuldu.yapılacak çok rolü vardı.insanların oyunlarında figüranlara ihtiyaçları vardı.insanların hayatlarını tamamlamaya hazırdı yine...ama yanlız kaldığı o bir an yine beyninde gerçeğini sardı,sardı izledi hep.


not:tabi bu gerçekliğin toplamı ütopya.ama insan kısa bir süre de olsa inanmak istiyor böyle bir gerçekliğin olabileceğine...

8 comments:

nehiR said...

bu da küçük kız serisinin ilk yazısı=))tee 2 yıl öncesinin yazısı.biri 9 eylül biri 11 eylül.demek ki eylül ayında benim küçük kız tribim azıyor hehehe=))

9 eylül 2004
…böylece bir yaz daha geçer. Küçük kız yine geçen yaza yanar. Bir sürü macera hayali kurduğu yazın geçip gitmesine yanar. Yine durduramamıştır zamanı. Sonbaharda uçuşan yapraklar arasında bakakalır son hızla giden yazın arkasından. Sonbaharın arabasına biner ve gaza basmadan, yavaşça ilerler sonbahar. Çünkü izmirde karlı, huzurlu, beyaz kışlara izin yoktur. Küçük kız sonbaharın arabasını durdurur ve dışarı çıkar.soğuk, nemli bir hava vardır dışarıda, kızın üzerinde sonbahardan kalma ince bir hırka…
hızla giden bir taksiyi durdurur ve “garaja lütfen” der taksi şöförüne. Doya doya yaşayacağı bir kış istemektedir küçük kız. Biletini alır ve otobüse doğru ilerlemeye başlar. Çok sevinçli ama huzursuzdur. İçinde de kurtulmak istediği bir sorumluluk duygusu… “Ankara yolcusu kalmasın” der muavin. Ama küçük kız yine yenik düşmüştür. Kaldırıma oturur ve ağlamaya başlar. İzmir in yağmuruna karışır gözyaşları. Gözlerini kapar ve yağmurun dinmesini bekler. Bu sırada teninde yumuşak bir dokunuş hisseder. Gözlerini açtığında yağan karı görür. Çok sevinir, içini bir huzur kaplar. Evine dönmek üzere yürürken bebeğiyle beraber evsiz bir kadın görür, hava soğuktur. Küçük kızın yıllardır düşlediği kar yağmaktadır… ama neden hala mutlu değildir?

Anonymous said...

baby
life's what you make it - can't escape it.
baby
yesterday's favourite - don't you hate it?
ev'rything's alright - live's what you make it -
ev'rything's alright.

baby
life's what you make it - don't backdate it.
baby
don't try to shake it - beauty is naked.
ev'rything's alright - live's what you make it -
ev'rything's alright - what you make it.

baby
life's what you make it - celebrate it

anticipate it - yesterday's faded.
nothing can change it - life's what you make it.
ev'rything's alright - life's what you make it.
ev'rything's alright - life's what you make it.
ev'rything's alright - ev'rything's alright.

Anonymous said...

yüzünü dökme küçük kız
bırak üzülmeyi
yalnız sen misin bir düşün
unutan sevilmeyi

her siyahın bir beyazı
gecelerin gündüzü de vardır

yüzünü dökme küçük kız
kızma onlara
yalnız sen misin bir düşün
zincir oranda buranda
her tutsağın bir kaçışı
uykunun uyanışı da vardır

yüzünü dökme küçük kız
yaşamın anlamını bul
sonra dinle kendini
yolunu bil

her siyahın bir beyazı
gecelerin gündüzü de vardır

Bülent Ortaçgil

Anonymous said...

SANIRIM O ARTIK YOK(???)
Evet.gidiyor galiba.meğer boşaymış arkadaşlığım.boşaymış onunla geçirdiğim her saniye.aslında küçük bir yağmur damlası kadar değerim yokmuş onda.boşaymış 1 hafta beklemem, boşaymış döktüğüm göz yaşları, boşa...bomboş yere yapmışım her şeyi.ona haketmediği şeyleri yaptığımı düşünürken en büyük haksızlığı o bana yapmış.o da "bank"a oturan bir yabancıymuş aslında benim dost sandığım.ama...yok işte "ama"sı falan, yok.her şey boşaymış, bomboşa.tek söylenebilecek şey bu.yavaş yavaş çekti kendini hayatımdan.tek bir şey söylemedi.sadece arayacağından bahsetti, 1 hafta önce.soyliycek bir şeyi yoktu sanırım.bundan sonra da benim söyleyebilicek tek bir lafım var:HOŞÇAKAL...eski dostum,enginlere doğru yolunda başarılar...(sadece bu aralar yazdığım bi yazı.öylesine koydum yeri gelmişken.belki de içimi dökmek için...kim bilir???)

nehiR said...

sen benim yaşadıklarımı biliyosun, beni tanıyosun,bu yazıyı ben mi yazdım=))

Anonymous said...
This comment has been removed by a blog administrator.
nehiR said...

anonimus, çok arabesk ama sen böyle bir yazı yazınca ben de paylaşmak istedim.komiklik derecesinde arabesk belki,avaramo ahaha=)ama yazdım yani arkasında da dururum!!
3kasım 2006
Bir şeyler olacak.bir gemi ayrılacak limandan,ben bakacağım arkasından yine. serde erkeklik de yok nasılsa, öyle bir dağıtıcam ki o geminin ardından…gemi gidecek,ben izleyeceğim.izliyorum.her şeyi en ince ayrıntısına kadar biliyorum ama engelleyemiyorum.gemi kalkacak limandan hatta belki de kalktı.yavaş yavaş açılıyor uçsuz bucaksız denizlere doğru.arkasında bembeyaz köpükler bırakarak.aşkım kadar kabarık,sevgim kadar beyaz köpükler…sonra iyice uzaklaşacak gemi, kıyıdaki köpükler geminin peşine takılacak,kancaya takılmış balık gibi,gidecek arkasından dağılmadan,sönmeden,kirlenmeden,bozulmadan,solmadan.ben hala denize bakar,gözlerinden yaşlar akar.o yaşlar bitmez ki bir gün.her gün köpükler gibi kabarır, artar,canımı yakar.

Anonymous said...

Çok güzel .. İçimi burktu ama..