Sunday, March 25, 2007

1ocak 2007

normların battığı bir dünyanın, normlara batırıldığın bir ülkesinde, kendin olmaya çalıştıkça loser pozisyonuna iyice yerleşen -şöyle kıçını sağa sola oynatmak suretiyle- insanlar olup çıktık. Ne için uğraştığımız belli değil. Kendin olmak için mi? Kendini anlatmak için mi? Ne için bilinmez…amacımız ne? Ne için yaşıyoruz? Level kaçtayız? Daha kaç level var? Health pointimiz yükseldikçe yaşama becerimiz de artacak ve şu amacımız nedir olayımız nedir sorularından vaz mı geçeceğiz? Yani level atladıkça yüzeyselleşecek miyiz? Ancak böyle mi varlığımızı sürdürebileceğiz? Ne kadar az takılırsan olaylara o kadar az nefret edersin belki de… düşündükçe beyninde baloncuklar oluşturan bi hayat bu!

(türk dil kurumundan özür diliyoruz bu yazımızda. ama etkili anlatım için yaa=))

Friday, March 23, 2007

Nietzsche Ağladığında- Irvin Yalom

"Kutsal olan gerçekler değil, kişinin kendi gerçeği için çıktığı arayıştır! Kendi kendini sorgulamadan daha kutsal birşey olabilir mi?"


"Ümit mi?ümit en son kötülüktür!" Nietzsche adeta haykırmıştı."İnsanca, Pek İnsanca adlı kitabımda, Pandora'nın kutusu açılıp, Zeus'un içinde sakladığı bütün kötülükler dünyaya saçıldığı zaman, orada son bir kötülük kaldığından kimsenin haberi olmamıştı; ÜMİT. o zamandan beri insanlar yanlışlıkla kutuyu ve ümidi iyi şans olarak yorumladı.fakat, Zeus'un arzusunun, insanların kendilerini işkenceye teslim etmeleri olduğunu unuttuk: Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, işkenceyi uzatır."


"Ölüm güç bir şeydir. Ölümün son iyiliği bir daha ölümün olmamasıdır."
"Ölümün son iyiliği, bir daha ölmemek!"


"Bağımsızlığa damgasını vuran şey nedir? İnsanın kendinden artık utanmıyor olması!"


"Kemikleri, eti,bağırsakları ve kan damarlarını kaplayan deri nasıl insan görünümünü katlanılabilir hale getiriyorsa, ruhun ajitasyonu ve ihtirası da kibirle kapatılmıştır. Kibir, ruhu kaplayan deridir."


"Beni öldürmeyen şey, beni güçlendirir! yine söylüyorum; hastalığım bir nimettir"


"Daha derinlere inip motivasyonunuzun kaynağını bulun! hiçkimsenin birşeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz. insanın bütün eylemleri kendisine yöneliktir. bütün hizmetleri kendine hizmettir, bütün sevgisi kendisini sevmesindendir."
"Bu yorum sizi şaşırttı mı? belki de sevdiğiniz insanları düünmektesiniz. ama daha derinlere inin, sonunda sevdiğinizin onlar olmadığını göreceksiniz, bu sevginin içinizde yarattığı duyguları seviyorsunuz! siz arzuyu seviyorsunuz, arzu edilen şeyi değil."


"Size önce yürümesini öğretmek zorundayım ve yürümeyi öğrenmenin ilk adımı , kendi kurallarına uymayan insanın başkaları tarafından yönetilmek zorunda kalacağını anlamaktır. başkalarının kurallarına uymak, insanın kendisini yönetmesinden çok hem de çok daha kolaydır."


"Ruhunda sükunete kavuşmak ve mutlu olmak isteyen insanlar inanmalı ve iman etmelidir, ama hakikatin peşindeki insanlar iç huzurundan feragat edip yaşamlarını bu sorgulamaya adamak zorundadırlar."


"Herşeyi bütün açıklığıyla görmeye yara mı diyorsunuz siz? Öğrendiğiniz şeye bakın Josef: Zaman durdurulamaz, irade geriye doğru çalıştırılamaz. yanlızca talihliler bütün bu bilgileri yakalayabilir."


"Eğer kimse sizi dinlemiyorsa, bağırmak en doğal şeydir."


"Hiçbirşey, herşey demektir! güçlenmek istiyorsan, önce köklerini hiçliğin derinlerine gömmeli ve en yanlız yanlızlığınla yüz yüze gelmeyi öğrenmelisin."


"Tek ödevin kendin olmaktır.Güçlü ol. yoksa, büyümek için hep başkalarını kullanmak zorunda kalırsın."


"İşte böyle istiyor bizleri bilgelik: O bir kadındır ve daima savaşçıyı sever ancak."

Monday, March 19, 2007

inanmak. inanmak iyi mi bilemiyorum.herşeyimiz inanç üzerine kurulu. inanç yoksa sanki biz de yokuz. inanmadan kendimizi kandırıp bu olayın bir parçası olamıyoruz. umutlarımız var. zamanın birinde olacağına inandığımız umutlarımız... zamanın birinde anlaşılacağını düşündüğümüz fikirlerimiz, saçmalıklarımız... onlar hep varlar ve de anlayacak birilerini bekliyorlar. küçük bir umut ışığı görüldüğünde yine bavuldan çıkıyorlar, ve yine anlaşılamayarak düzgünce katlanıp geri koyuluyorlar yerlerine. üstüne de lastik kemer sıkıca bağlanıyor. ama o bavul boşalmıyor, o umutlar hiç bitmiyor. hiç bitmeyen inanma gücü, sonsuz sabır, nereye gideceğini bilmediğimiz umutlarımız, ve de yazılarda uçuşan saçmalıklarımız. onlarsız yaşayamadığım bir dünyadayım. inanmak, umut etmek ve saçmalamak!!!!bu aralar galiba başka işim yok. daha doğrusu başka çarem yok sanırım=) ama bunun sonu var mı, onu da bilmiyorum. hatta düşünmüyorum neyi ümit ediyorum neye inanıyorum ya da inanıyor muyum? bilmiyorum. en kolayı saçmalamak ben de saçmalamayı seçtim yine=) görüşürüz

Sunday, March 04, 2007

üzgün olmaktan yorgun