Saturday, December 29, 2007

yıkıntılar arasında dolaşırken yarattığı güzelim heykelciklerin öylece yerlerde kırgın yatıvermesine ağlarmış heykeltraş. Tek tek elleriyle oyduğu o taş parçalarının virane olmuş güzelliklerine bakar. Kendine ağlar heykeltraş. Elleriyle teker teker anlam verdiği her zerrenin bu kadar değersiz kılınmasına ağlar. Dokunduğu herşeye böylesine can verirken, böylesine değerli kılarken nasıl olur da bu hale gelir dünyası? Anlayamaz... anlayamaz kimlerin, neden, ne ara eskittiğini. Mevsimler gelir geçer, heykeltraş öylece kalır zamanın bir köşesinde. Diz çöker, tozları avcuna alıır sonra elini yumruk yaparak akışını izler. Zamanın bir köşesine takılıp kalmış heykeltraş. O yaratmış, insanlar yıkmış. Anlam katmış herşeye ruhundan, heykeltraş. Ama anlamamış ki kimse... anlamları da anlamsızlaştırmış, çarpıtmış, yok etmiş, hiç olmamış gibi davranmış birileri. Kum saati bir köşede dönüp durmuş heykeltraşın bir avcundan diğerine...ve sonra ötekine...

Fon: moonlight sonata- ludwig van beethoven

No comments: