Sunday, December 21, 2008

huzurlu günlerin değişik bir miskinliği oluyor insanın üzerinde. Evdeyken veya ailenle biryere giderken üzerine ne giydiğine pek dikkat etmemek gibi. Eve girince cep telefonunu bir köşeye atmak gibi. Bağımsız ama eve bağımlı=) ev çelikten bir zırh gibi, ev değişik bir kavram... miskin, güven dolu, depresif, uykulu, huzurlu. işte bir pazar günü nihayetinde. çok bağlanmamak lazım, sonra 6 gün onu beklerken üzülebilir insan. bu da pazar gününe yazılmış bir methiye işte. hep pazar olsun mu istemeye başladım ne. yok hayat şartları beni buna zorladı=)
artık bir an gelsin her gün çarşamba olsun istiyorum. tam temposunu tutturmuş gece hayatına dalmış, geç yatılıp erken kalkılmış, kahveyle ayılınmış perşembelerden oluşsun hayatım istiyorum.
değişiklik istiyorum, biraz da değişmeyiklik istiyorum. Sabitlik istiyorum ama ben durayım uçak gitsin mesela=) öyle bir sabitlik...hayat götürsün istiyorum, ben gitmeyeyim. alçak bir ses tonuyla gevezelik istiyorum-zekice olsun tercihen-
İşte insanları sevesim var, aynı derecede nefret edesim var. birilerine inanasım var, aynı zamanda inandıklarımın gözlerini oyasım var.
işte Janis Joplin olmakla ev hanımı olmak arasında, hümanistlikle soykırımcılık arasında. o arayı bir bulabilsem, bulacağım kendimi de. ama fekat lakin...

No comments: