Thursday, November 04, 2010
düzen
bazen anlamıyordu. hayat sıkışık mıydı, yoksa sıkıştırmalık mı? Öyle mi geçebilirdi ancak? Gündelik hayallerden masallara zaman kalmıyordu ki, masallar gerçek olsundu.Neyi hayal etmemiz söyleniyorsa onu hayal ediyorduk. Evlerimiz, arabalarımız vardı. zengindik. güzel bir işimiz vardı. Evimizi onbeştebir temizleyen bir kadın... Bunlardı insanlığın yegane isteyebilecekleri.Hep gerçeği hayal ettirdiler. Hep zaten olanı istedik. Kolaylığından mı, bunu istediğimizden mi, yoksa kaybolmuşluğumuzdan mı? hayal gücü durdu. Her şey, bir bir yanındakinin umduğuydu. Mimikler hep bir diziden alınmaydı, o dizi de zaten uyarlamaydı. Para kazanmak o kadar hayatiydi ki, herkes mutsuz oldu. E böylece çiçekler de soldu. Artık ne gerçeği duymak isteyenler vardı, ne de imkansızı hayal edenler. Herkesin muhabbeti aynıydı. markacılar ve markaya karşı olanlar... hepsi markadan konuştu, konuştu...
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
5 comments:
e nerelerdeydiniz be hanımefendi?
bu kadar güzel yazabiliyorsanız madem hiç durmayın, hep yazın.
ben okurum, hatta bu konuda bencilim zaten.
kimse bilmesin, kimse görmesin, yalnızca ben okuyayım.
bu kadar güzel yazabilirken, ne olur yazın.
ne olur yazın.
teveccühünüz efendim=) çok mutlu oldum! yazmaz mıyım? yazarım tabi. kendime yazarıım, size yazarım...
bi dalga geçiş var ama hayırlısı bakalım.
yok gündelik üslubumdan öyle anlaşılmış. yoksa gerçekten çok sevindim. uzun zamandır blogumu kendimden başkasının okumadığını düşünmekteydim.
başkası oku(ya)masa zaten keşke.
yazdığınız defter ve günlüklere karşılık da tüm mal varlığımı teklif ediyorum.
Post a Comment