Monday, December 22, 2008

Bohemian Rhapsody'de Freddie Mercury der ki;

"Mama, I don't want to die,
Sometimes I wish I'd never been born at all"

(anne, ölmek istemiyorum
bazen hic dogmamis olmayi diliyorum)

işte bu herşeyi özetler

Sunday, December 21, 2008

huzurlu günlerin değişik bir miskinliği oluyor insanın üzerinde. Evdeyken veya ailenle biryere giderken üzerine ne giydiğine pek dikkat etmemek gibi. Eve girince cep telefonunu bir köşeye atmak gibi. Bağımsız ama eve bağımlı=) ev çelikten bir zırh gibi, ev değişik bir kavram... miskin, güven dolu, depresif, uykulu, huzurlu. işte bir pazar günü nihayetinde. çok bağlanmamak lazım, sonra 6 gün onu beklerken üzülebilir insan. bu da pazar gününe yazılmış bir methiye işte. hep pazar olsun mu istemeye başladım ne. yok hayat şartları beni buna zorladı=)
artık bir an gelsin her gün çarşamba olsun istiyorum. tam temposunu tutturmuş gece hayatına dalmış, geç yatılıp erken kalkılmış, kahveyle ayılınmış perşembelerden oluşsun hayatım istiyorum.
değişiklik istiyorum, biraz da değişmeyiklik istiyorum. Sabitlik istiyorum ama ben durayım uçak gitsin mesela=) öyle bir sabitlik...hayat götürsün istiyorum, ben gitmeyeyim. alçak bir ses tonuyla gevezelik istiyorum-zekice olsun tercihen-
İşte insanları sevesim var, aynı derecede nefret edesim var. birilerine inanasım var, aynı zamanda inandıklarımın gözlerini oyasım var.
işte Janis Joplin olmakla ev hanımı olmak arasında, hümanistlikle soykırımcılık arasında. o arayı bir bulabilsem, bulacağım kendimi de. ama fekat lakin...

Wednesday, December 17, 2008

sistematik hayatların sıradan yalnızlıkları... hayattaki tek gailesi özel olmak olan bir yığın insanın başına üşüşen sıradan yalnızlıklar. Sıradan yollar, sıradan sesler, sıradan evler, sıradan sevgiler, sıradan ezgiler...İşte sonuç; bitmeyen cümleler. üç noktalar, noktalı virgüller, soru işaretleri. hafif gülücükler, birkaç hüzünlü bakış, arada bir havada kalan kahkahalar, arada bir hıçkırmadan gözden akan yaşlar. Ne kapıda bekleyen biri var, ne kapısında bekleyeceğin biri. Kırdığın biri yok sanırım. kırgınlığın yok sanırım. işte şu yoldan yürüyorsun hergün. bir kaç insana selam veriyorsun.
Çiçek dürbünü var masamda. onun da renkleri hep aynı. döndükçe şekil değiştiriyor renkli, cam boncukları. ama hep desenleri farklı. bir çiçek oluyor, bir yıldız.
Biz de hep insan kalıyoruz. hep bencil, hep hep kırgın.

Sunday, December 07, 2008

İnsanları yapmadıkları ile değil, yaptıkları ile değerlendiriniz. Daha az hayal kırıklığı yaratırlar..
nehiR